15 Mart 2024 Cuma

Kesriye Gölünün Süsleri: Plavalar

Kesriye gölümüz nefis balıkları ile de ünlüydü. Bu nedenle şehirde ticari olarak balıkçılık yapılırdı. Evliya Çelebi bile Kesriye'nin balıklarının lezzetinden ve bolluğundan bahseder.

Kesriyeli balıkçılar "plava" adı verilen ve şekil olarak çok orijinal bir yapıya sahip tekneleri kullanarak çatal şeklindeki ağlarıyla avlanırlardı.

Ekte plavalara ait çeşitli resimler var. Bir de 1824 yılında Kesriye'yi ziyaret eden İngiliz seyyah William Martin Leake de bu teknelerin şeklini çok ilginç bulmuş olacak ki bizzat çizerek kayıt altına almıştır. Onu da ekte görürsünüz. (Çizimdeki "rower" ifadesi kürekçi, "passanger" ise yolcu anlamına geliyor.)

Fotolar: istorikakastorias.blogspot.com

https://www.facebook.com/groups/kesriyemubadilleri/












11 Mart 2024 Pazartesi

 Kesriye’de Bulunan Osmanlı Eğitim Kurumları

Kesriye’nin kayda geçen ilk Osmanlı eğitim kurumu Ahmet Paşa Medresesidir. Türk Mahallesinin kale kapısı civarında yer alan medrese 18. yüzyılın ortalarında inşa edilmiş ve halen harap bir durumda olmasına rağmen ayaktadır.
Medreseyi yaptıran Ahmet Paşa, Kesriye'de doğmuş ve İstanbul'a giderek saray hizmetine girmiştir. Kesriyeli Ahmet çok genç yaşta iken Mekke şehrinin su yolları ile beraber Medine’de bir caminin yapımını başarı ile yerine getirdiği için defterdar tayin edilmiştir. Daha sonra Erzurum’a ordu defterdarı olan Ahmet Paşa 1744 yılında İran’a elçi olarak görevlendirilmiştir. Ahmet Paşa hakkında ayrıntılı bilgi için: (belleten.gov.tr/tam-metin/139/tur)
Ahmet Paşa Medresesi’nin yanı sıra bir de Tabakhane Camii bitişiğinde Küçük Medrese bulunduğu kayıtlara geçmiştir.
1840’lı yıllarda ise şehrin ilk modern eğitim kurumu olan Osman Hoca ilkokulu açılmıştır. Okul Kurşunlu Caminin yanında bulunuyordu. 1860’lı yıllarda ise şehrin Aşağı Pazar mahallesinde yer alan ve günümüz lisesine denk gelen İdadi ve Kız Mektepleri açılmıştır. Bugün Xenia Otelinin bulunduğu yerde, bir de ortaokulun yapımına başlanmış ancak inşaat tamamlanamamıştır. Bunların dışında, bugünkü Keletrou caddesi üzerinde bulunan anaokulu bulunuyordu.
Bağlı yerleşim yerlerine baktığımızda ise: Rupişta, Mavrova, Gorentsi, Lititsa, Şak, Revan, Gırleni, Oşeni, Zelegoş ve Zerveni’de de Müslüman ve Türklere ait ilkokullar bulunuyordu.
(Kaynak: istorikakastorias.blogspot.com/2011/08/2.html)
Foto-1: Ahmet Paşa Medresesi (eski hali_1910-1920)
Foto-2: Ahmet Paşa Medresesi (bugünkü hali)
Foto-3: Osman Hoca Mektebi (ilkokulu)










 Kesriye’den Anadolu’ya Mübadele Yolculuğu

Yunan kaynaklarına göre, 1923 yılı itibariyle, Kesriye’de 40 yerleşim biriminde 13767 müslüman yaşamaktaydı. Belli başlı yerleşimlerdeki Müslüman nüfus şöyleydi:
Yerleşim yeri / Nüfus
Rupişta 1500
Kesriye 829
Oşeni 841
Gırleni 710
Şak 683
Revani 673
Zabordeni 600
Zelegoş 575
Gorentsi 650
Mavrova 450
Litsitsa 250
Yukarıdakilerin dışında yaklaşık 30 köyde daha 6000 kadar Müslüman ve Türk nüfus yaşamaktaydı.
Kesriye ve Rupişta kaza/kasaba olduklarından, Kesriye’deki en büyük Müslüman Türk köyünün Oşeni olduğu görülmektedir. Ancak, örneğin; buradaki kaynakta yer verilmese de Çetrok’un da oldukça büyük bir köy olduğunu biliyoruz.
Kesriye’deki Müslüman ahalinin başlıca geçim kaynağı tarım ve balıkçılıktı. Kaynakta bu şekilde yer verilse de ticaret yapan ve gurbetçi olarak yurtdışına ve özellikle Amerika'ya gidenler de vardı. Kesriyeliler namlı yapı ustaları olarak bilinirlerdi.
Mübadele anlaşmasının imzalanmasının ardından Batı Makedonya'da genel merkezleri Kozana ve Kayalar'da bulunan iki karma alt komite atandı ve bunlar Müslümanların düzenli bir şekilde göç ettirilmesinden sorumluydu. Müslümanlar yürüyerek Soroviç İstasyonuna, oradan da demiryoluyla Selanik'e gidecek ve son olarak Türk devlet gemilerine bineceklerdi. Yayalar için her 25 kilometrede bir geçici dinlenme istasyonu öngörüldü ve bunlardan biri Gorentsi’de oluşturuldu. Tabii ki, bazı varlıklı insanlar aşırı kalabalıktan kaçınmak için normal pasaportlarla ve masrafları kendilerine ait olmak üzere Türkiye'ye gittiler. Komiteler ayrıca kimin gönderileceğine, kimin ayrılması gerektiğine ve kimin gitmemesi gerektiğine karar vermekten de sorumluydu.
Göçün başlaması 1924 yılının Ocak ayından Temmuz ayına kadar iki dönem olarak planlanmışken, 1924 yılının Haziran ve Ağustos aylarında gerçekleşti. Karadeniz’den gelen Rum muhacirler 1922’den itibaren bölgeye ulaşmaya başladığından Müslümanlar ve Rumlar birkaç ay boyunca aynı evlerde bir arada yaşadılar. Aynı durum Anadolu’ya vardıklarında yerli Rumlarla evlerini paylaşma şeklinde yeniden gerçekleşti.
Sonuç olarak Müslümanlar her yerleşim yeri için belirli bir tarihte 1924 yazında yola çıkarıldılar ve yeni yurtlarına doğru yolculukları böylece başlamış oldu.
Foto1: Mübadele döneminde Soroviç tren istasyonu
Foto2: Kesriyeli balıkçılar

 Kesriye

Adı, Yunanca “kunduzların yaşadığı yer” anlamındaki Kastoria’dan gelir. Yunan Makedonyası’nın kuzeybatısında aynı adla anılan göle doğru uzanan küçük bir çıkıntının üzerinde yer alan ufak bir kasabadır (1981 yılı nüfusu 20.660). Yaklaşık 1385-1912 yılları arasındaki Osmanlı yönetimi döneminde büyük bir kazanın merkeziydi. Kazada 1900 yılında 126 köy bulunmaktaydı. Osmanlı döneminde kasabada bir kale ve kışla ile yedi cami, medrese ve tekkeler vardı. Aynı zamanda Yunan Ortodoks kültürünün de merkezi konumundaki bu kasabada bazıları yüksek sanat değeri taşıyan, XVI. yüzyıl freskleriyle süslü irili ufaklı yetmişten fazla kilise mevcuttu.

Kesriye, Barbar istilâları sırasında tahrip edilen Diokletianopolis’in kalıntıları üzerinde yer alır. İmparator Iustinianos, harap olmuş bu şehrin üzerine bir kale ile koruma duvarları inşa ettirmişti. Kasaba şimdiki adıyla ilk olarak X. yüzyıl sonlarındaki Bulgar-Bizans savaşları sırasında zikredilmiştir. Batı Bulgar İmparatoru Çar Samuil’e bağlı iken 1018’de Bizanslılar’ın eline geçti. 1082-1083’te Sicilyalı Normanlar tarafından işgal edildiyse de 1093’te İmparator I. Alexios kasabayı tekrar aldı. 1334’te Çar Duşan’ın Sırp İmparatorluğu topraklarına dahil olan kasaba, onun bir yıl sonra ölümüyle 1374’e kadar Simeon Uroš’un Bizans-Sırp Krallığı’nda kaldı. Bu tarihten itibaren 1385’e kadar küçük Musacci Arnavut Prensliği’nin parçası idi.
Gazi Evrenos Bey muhtemelen 1384-1385’te Kesriye’yi aldı. Kalede bulunan büyük kiliselerden birini hemen camiye çeviren (Goula Camii) Evrenos Bey bir garnizon oluşturdu ve az sayıda müslüman Türk nüfusunun iskânını gerçekleştirdi. XV ve XVI. yüzyıl Osmanlı tahrirleri 1900 yılına ait verilerle mukayese edildiğinde buradaki fizikî ve İslâmî gelişmenin boyutlarını daha açık anlamak mümkün olmaktadır.
Yunanca konuşan yahudi nüfustaki düşüş, Fâtih Sultan Mehmed’in İstanbul’u geliştirme tedbirleri çerçevesinde Balkanlar’daki yahudi iskânının yeniden planlanması dolayısıyladır. 1550’den sonra müslüman nüfustaki artışa paralel olarak kale içinde Kanûnî Sultan Süleyman’a ait Kurşunlu Cami (Sultan Süleyman Camii) ve şehir duvarları dışında Tabaklar Camii inşa edildi. XV. yüzyılın sonlarında Bektaşî önderlerinden ve Bektaşîliğin Makedonya ile Yunanistan’daki ilk kurucularından olan Kasım Baba yine şehir duvarları dışında bir tekke yaptı. XVI. yüzyıl tahrirlerinde kendisinden ve vakfından bahsedilen Kasım Baba’nın türbesi 1959’a kadar mevcuttu. Evliya Çelebi’nin burayı ziyaret ettiği XVII. yüzyıl ortalarına kadar Kesriye’de İslâmî hayat bütün kurumlarıyla oluşturulmuş durumdaydı. Evliya Çelebi kale kapısına yakın inşa edilmiş Vâlide Camii’nden, Sultan Süleyman Camii’nden ve kalenin hemen dışındaki Kadı Camii’nden özellikle bahsetmektedir.
XVIII ve XIX. yüzyıllarda Kesriye daha çok kürk üretimi ve ticaretindeki yoğunluk dolayısıyla ekonomik açıdan müreffeh bir durumdaydı. Aynı dönemde yeni inşa edilen camiler, medreseler ve hamamlar gibi binalarla şehir daha yoğun bir İslâmî karaktere büründü. Bunlardan birisi de Kesriyeli Defterdar Ahmed Paşa’nın yaptırdığı Büyük medrese ve kütüphanedir. Fransız coğrafyacısı Ami Boué 1828’de nüfusun 6-8000 arasında olduğunu tahmin etmiştir.
Osmanlı döneminin sonunda şehirde yedi cami, iki medrese, üç tekke, iki hamam, bir rüşdiye ile ibtidâî mektepleri bulunuyordu. 6190 olarak tesbit edilen nüfusun 1600’ünü müslüman Türkler, geri kalanları da Yunan, Arnavut, Bulgar ve yahudiler oluşturuyordu. Kesriye kazasında 126 köyde toplam 75.022 nüfus bulunuyor, bunlardan yirmi altısını müslüman köyleri oluşturuyor ve bu müslüman köylerinde Türkçe, Arnavutça veya Bulgarca konuşan toplam 11.875 kişi yaşıyordu.
1912’deki ilk Balkan savaşlarında kasaba Yunan ordusunca ele geçirildi. Lozan Antlaşması’nın ardından müslümanlar bölgeden ayrılınca geride kalan dinî yapıların pek çoğu yıkıldı. Yahudiler de II. Dünya Savaşı sırasında oradan ayrıldı. 1960’lara kadar Kesriye Balkanlar’ın güzel köşelerinden biri olma özelliğini muhafaza etti. 1970’lerden sonra yaşanan ekonomik ve fizikî gelişme şehrin güzelliğini ve Osmanlı karakterini yavaş yavaş yok etti. Yetmiş tarihî kilisenin yanı sıra Kurşunlu ve Kesriyeli Ahmed Paşa camileri hâlâ ayakta olmalarına rağmen âcil restorasyon ve bakım ihtiyacı içerisindedir. Osmanlı sûfîlerinden Hüseyin Hamdi Kesrevî ve Şeyh Selim Divane burada yaşamışlardır.
(Kaynak: https://islamansiklopedisi.org.tr/kesriye)








12 Ocak 2019 Cumartesi


Kesriye 1917. Muhtemelen Kesiryeyi 1. Dünya savaşında işgal eden Fransız kuvvetlerinden birileri çekmiş bu görüntüleri. Oldukça şanslıyız, o dönemde nerde sinema nerde görüntü  Sonlara doğru beyaz yaşmaklı olanlar Türk hanımları, Ahmet Paşa medresesinde aşağı yürüyorlar. Medresenin içinden de görüntüler var 
En baştaki Fransızca cümle sanırım şöyle diyor: Presqu'ile de Kastoria : Kastoria yarımadası.

https://www.facebook.com/100006144348230/videos/2029116440636481/?t=66



2 Ocak 2019 Çarşamba

Balkanların Trabzonsporu: Kastoriaspor

Balkanların Trabzonsporu: Kastoriaspor 😀😀😀
Kesriye hakkında futbol meraklısı hemşehrilerimizin ilgisini çekebilecek ilginç bir bilgi.
Biz oralardan göçtükten sonra bildiğiniz gibi Kastoria yöresi Anadolunun çeşitli yerlerinden ama yoğun olarak Samsun-Trabzon arası Karadeniz yöresinden gelen Rumlar tarafından iskan edildi. O yüzden, örneğin "horon" ve "kemençe" geleneğinin ben 2001 yılında ziyaret ettiğimde orada hala canlı olduğunu görmüştüm. 
Biz Anadoluda nasıl yaptıksa, onlar da orada bir hayat var etmişler. 1963'te kurulan Kastoria Spor Klubü 1974 yılında Yunanistan 1. ligine çıkmış ve 1979-80 sezonunda Iraklis Klubünü 5-2 gibi muhteşem bir skorla yenerek Yunanistan Kupasını kazanmış. Bu zaferin önemli bir özelliği ise, Yunan futbol tarihinde ilk defa, Atina ve Selanik bölgesinden olmayan bir takımın Yunan Kupasını kazanmış olması. Yani bir anlamda Kastoriaspor bizim Trabzonsporun 80'lerde yaptığını yapmış. Karadeniz ruhunu 🙂⚽️ ora da yaşatmış. Bu ve bundan sonraki sezondaki finale çıkma başarıları Yunanistandaki herhangi bir taşra takımı tarafından hala egale edilememiş. 😲😲😲
Kastoria FC amblemi ve 1980 Şampiyon ekip posteri (sarı-kırmızı formayı da sevdim yani, kimse kızmasın 🤪) altta:
Kastoria ismi Yunanca "kunduz" demekmiş. Amblemin nedeni o. Ezelden beri ve hala dünya çapında bir vizon ve kürk merkezidir Kastoria 😊

Kesriye Bektaşi Tekkeleri...

ag
Kesriye Bektaşi Tekkeleri:
Yukarıdaki linkte bulunan makalenin: 18, 19, 20, 21 inci sayfalarında Kesriye'deki tekkelere ilişkin bilgiler mevcut....